7 Eylül 2013 cumartesi sabahı 9.30 gibi Sakız Adası‘na hareket ettik. Birçoğunuzun bildiği gibi bu adaya Çeşme‘den kalkan motorlarla gidiliyor. Bizim vizemiz vardı fakat Saygıncımların olmadığından kapıda vize için biraz bekledik. İçeri girmemiz 11.45’i buldu. Sonrasında bir müddet de eşlerimizin kiralık araç bulmasını bekledik.
Önce kalacağımız pansiyona gittik. Ancak google maps’te birileri pansiyonun yerini yanlış işaretlemiş. Tanımadığımız insanların evlerinin avlularına girip kornaya bastık filan. Adam tüfekle çıkıp bizi kovalasa ne yapardık bilmiyorum.

Sonrasında başka bir mekana sorarak pansiyonumuz Manganos Hotel’i bulduk. Portakal bahçeleri içinde güzel avlulu, su çarkı olan küçük bir pansiyon…


Yerleştikten sonra Lithi‘ye gitmek için yola çıktık. Ancak yolu hemen bulamayınca, bir de açlık artınca yakınlardaki Emborios‘a gidelim dedik. Yemek yediğimiz restoranın adı Volcano (Hephaistos).

Grek salatası, cacık, mastelo peyniri, kalamar tava, aterina (küçük gümüş balığı), ızgara karides sipariş ettik. Aterinalar küçük olduğu için kafasıyla ve temizlenmeden kızartılıyor bu yüzden tadı biraz acıydı. Kalamar çıtır çıtırdı. Karidesler de iyiydi. En başarısız salataydı. Yarım litre de şarap içip 48,5 euro hesap ödedik.




Emborios çok sessiz bir koy. Birkaç ev dışında bir şey yok. Biraz ilerideki Mavra Volia plajında denize girdik. Plajın sahili volkanik siyah taştan oluşmuş. Gayet berrak suları vardı, çok keyif aldık. Dönüş yolunda dış cephesi değişik desenli evlerin bulunduğu Pirgi köyünden geçtik.

Emborio’dan da denize girilebilir gibi geldi bana ancak dibi çakıl ve bol bol deniz kestanesi var. Deniz ayakkabınız varsa şansınızı deneyin.


Akşam yemeği için Hotzas isimli tavernayı tercih ettik. Mekanın arka tarafında bir iç bahçesi var. 8.30 civarı oturduğumuzda kimse yoktu ama sonrasında kalabalıklaşmış. Burada börülceli salata, ot salatası, keçi eti tandır, fava, o güne özel yapılmış olan mandalinalı kurufasulye, otlu mantar ve feta peynirli patlıcan sipariş etmiştik.



Ama sonra ben bunları yiyemeden hastalandım. Saygın ve Sümeyra biraz yiyebilmişler Allah’tan… Apar topar hastaneye gittik, acillerde bekledik. Gece 12’de serumlar yedim.
Bu yüzden sabah çok erken kalkamadık. Önceki gün gidemediğimiz Lithi’ye doğru dağların arasından ilerledik. Çeşme manzaralı bir tepede durup fotoğraf çekildik.


Bol virajlı yollardan sonra nefis bir koy olan Elinda’ya geldik. Taşlık bir plaj, rüzgar tersten estiği için suyu durgun ama soğuk. Emre şnorkelle gezdi ve dibinde kocaman balıklar olduğunu söyledi. Hayatımda hiç bu kadar güzel bir koyu ıssız görmemiştim. Çok beğendim. Emre, Saygın ve ben yüzdük ama Sümeyra üşüdüğü için o girmedi.

Oradan Lithi’ye devam ettik. Elinda ile Lithi arasında küçük ama acayip güzel bir koy daha gördük. Emre’nin aklı o koyda kaldı. Lithi kumsal ama çok dalga alıyordu biz gittiğimizde. Saygın ve Sümeyra burada yüzdüler sonrasında yemeğe geçtik.

Arkadaki tavernalardan birine rast gele girdik. Mekanın ismi Vasili. Grek salata, radika, sirkede ahtapot, kızarmış mastelo peyniri, 4 tane küçük barbun ve kabak mücveri yedik.

Siparişimiz alan yaşlı amca, sanırım Vasili kendisi oluyor 🙂 mücvet mücvet diyerek kabak mücverini bize tavsiye etti 🙂 O zamandan beri bizim evde mücverin adı mücvet.


Bunların yanında yarım litre de beyaz şarap söyledik. Barbun 670 gr geldi, kilosu da 48 euro civarıydı. Tüm hesap 65 euro tuttu. Şarap ucuz ama balık pahalı yorumunu yaptık. Radikayı çok beğendik. Ahtapot da sirkeli olduğundan normalde sert olan Yunan usulü ahtapotlara göre çok yumuşaktı. Genel olarak burayı beğendik.
Dönmeden önce merkezden sakız reçeli, sakız likörü, tarçınlı sakız likörü, mastelo peyniri ve sakızlı lokum aldık. Motora binmeden de sakızlı gazozlarımızı alıp motor da yudumladık.
Vaktimiz olursa Sakız’a bir daha gitmeyi düşünüyoruz.
